3 Ağustos 2013 Cumartesi

22:21 - No comments

Gecenin Silüeti

Aydınlatması yetersiz bir sokakta yalnız başına yürürken, ayaz kesmiş hava giysilerinin içine iyiden iyiye işlemişti. Tırnaklarının arasına giren motor yağından çok, yevmiyesini evin giderlerine nasıl denkleştireceğinin derdindeydi. Korkardı yalnızlıktan geceleri belli etmese de. Usta çok üstüne gelmişti bugün yetişmeyen işlerden dolayı. Elinden geleni yapıyordu işte. Tek sığınağı olan, bodrum kat, gelip geçenin ayak manzarasına sahip bir odalık evine mümkün olduğunca çabuk ulaşmaya çalışıyordu. Sokak çok ıssızdı. Bir köpek, alelacele sağdaki sokağa girdi. Havada dağılan nefesinin buharı gittikçe sıklaşıyordu. Karanlığın arasından belli belirsiz bir silüet gördü. Onunla aynı hizadaydı. Giderek yaklaşırken kalp atışının sesinden hiçbir şeye odaklanamaz oldu. Silüet yaklaştıkça gerginliği de artıyordu. Ne olacağını bilmiyordu. Silüet yaklaştıkça aynı boyda olduklarını fark etti ama yüzü hala gözükmüyordu. Kulaklarında sadece uğultu duymaya başladı. Karşı karşıya geldiklerinde "Abi! Ateşin var mı be!" diye bir ses duydu kulaklarında. Duraksadı bir an. Sonra cebinden çıkardığı çakmağı ateşledi. Karanlıkta ona doğru gelen, yakasını kulaklarına kadar kaldırmış, kırçıllı kirli sakallı bir müdavimdi. "Eyvallah!" deyip ayrıldı. Elinde çakmak biraz durdu. Sonra bacaklarında ince bir çözülme hissetti. Havaya dağılan nefesinin buharı çekti dikkatini. Baktı arkasına. Küçük bir tebessüm attı karanlığa doğru. Aldığı nefese ve alın terine yaslayarak sırtını, gözden kayboldu yalnız sokaklarda.

0 yorum:

Yorum Gönder