8 Aralık 2013 Pazar

03:19 - No comments

Bayat

Mahallenin yokuşundan inerken, bir polis otosu fark etti köşedeki fırının önünde. Fırının camı kırıktı. Kazım usta "iki tane ekmek çalmış" dedi memura. Telsiz seslerinin arasından devam etti yoluna. Hava, karın eşiğinde olduğundan, pençeleri delinmiş kunduralar ve dededen yadigar palto zorluyordu biraz. Virane, yıkık dökümhanenin yanından geçerken, adaletten bahsedenlere derinden sövdü. Soğuk sadece ellerini ve yüzünü hissizleştirmişti. Kalbi sıcaktı oysaki. Rukiye hanımın evinin üzerinden gördüğü kara bulutlar muhite doğru yavaştan ilerliyordu. Temizliği ile uğraştığı kahveden 3 gün önce atılmıştı. Sebep; polislerin Remzi dayıyı sıkıştırması..."Herif haklı" derdi hep içinden. "Dükkan neticede". Rüzgar şiddetlendi. İnceden çarpmaya başlamıştı yüzüne karla karışık gerçekler. Yolcu almak için durağa yanaşan otobüsün egzozuna dayadı hissizleşmiş, pancar moru ellerini. Bir nebze sıcaklıktı işte. Son yolcu bindikten sonra şoförün gazıyla artan sıcaklığı iyi değerlendirmek için bir iki koştu otobüsün ardından sonra bıraktı. Rüzgar almayan bir kuytu buldu. Kaldırımın kenarından gelen bir sarman, kuyruğu kaldırıp seğirtti yanına. Kucağına tırmandı sırtını okşarken. "Biliyorsun ısınacağın yeri şerefsiz" dedi. Güldü sonra. Kafasını dayadı eşiğe. Daldı derinden. Hep destursuz rüyalara gark olurdu. Ama bu kez sıcaktı rüyası. Çıtır çıtır yanan bir sobanın üzerinde yanan kestaneleri gördü. Elleri yanarak ayıkladı birkaçını. Soba üzerinde kızarmış ekmeğe tereyağını sürerken camlar patladı, irkilerek uyandı sonra. Hava kararmış, kedi gitmişti. Donmanın eşiğinde olduğunu fark etti. Doğruldu yavaştan. Rüyasındaki sobayı düşünürken, lodoslu bir günde zehirlenerek yitirdiği ailesini geçirdi aklından. Gözlerindeki yaş rüzgar soğuğundandı muhtemelen. Terk edilmiş ahşap evin yoluna girerken iki tinerci çıktı karşısına. Görmezden gelmek istedi ama onlar görmek istediler onu. Soğuktan hareket edemiyordu doğru dürüst. Bir iki acı hissetti karın boşluğunda, sonra ince bir sıcaklık. Ertesi gün cesedini bulduklarında, paltosunun sağ cebinde bir iki taş parçası, sol cebinde de bayatlamış bir iki lokma ekmek buldular.

2 Aralık 2013 Pazartesi

00:50 - No comments

Gazı bitti oğlum!

Üzerindeki desenlere güveniyordu. Bu güveni de boşuna çıkmadı. Sahiplendi birisi. Ara sıra sigarasını yakar sonra sıcak cebine geri dönerdi. Yine bir gün dışarı çıkarıldı. Yine bir sigara yaktı ama bu kez masanın üzerine konuldu. Kimi zaman ellerde döndürülürken kimi zaman sigara paketinin üzerine bırakılıyordu. Sohbet ve kahkahalar çoğalmıştı. Masadan kalkıldı ancak onu almadılar. Bir süre sonra gelen garson fark etti onu. "Çakmak güzelmiş." Yeni konak, pek ilginç bir tip değildi. Doğru dürüst sigara bile içmiyordu. Ancak cepten her çıktığında bir bayanın sigarasını yakıyordu. Bir ara "ateş versene" diye bir ses duydu. Başka birinin eline geçtiği an, öncekini mekandaki müşterilerden biri çağırdı. "Bakar mısınız!". Yeni sahibinin evi rutubetliydi. Mutfakta ocak yaktı birkaç kez, birkaç kez de normalden kalın bir sigara. Diğer sigaralardan farklıydı. Sabah erken vakitlerde yine ateşlenmek üzere çıkarıldı. Ancak cebe konulacağı yerde dışarı düştü. Çok fazla ayağa ve kimi zaman da ince bir tekmeye mazhar oldu. Uzun bir süre sürüklendi oradan oraya. Hava kararınca, sakalları yoğun ve uzun, üstü kalın ama pejmürde yaşlı bir tip aldı yerden. Salladı önce yaktı bir kere, sonra bir varilin içine girdi. İlk kez bu kadar büyük bir ateş yakmıştı. Sahibine benzer tipler bu ateş etrafında ısındılar. Gitgide hafiflediğini hissediyordu. Gün ışımıştı. Bir kaldırımda buldu kendini. Sabah güneşini hissetti ve sonra kendi ateşini düşündü. 4 adet lise öğrencisi ara sokağa girdi. Kravatları gevşek, gömlekleri dışarıda tiplerdi. ".mına koyum elli sefer dedik kibrit alalım diye hiç mi bozuk yok?" İçlerinden birisi fark etti kaldırımda duranı. "Dur dur çakmak var şurada." Sigarasını yaktı liselinin ama bir daha yanmadı. Başta sigarasını yakan sertçe fırlattı asfalta. "Patlamadı .mına koyayım be" Beriki;"Niye attın lan?","E gazı bitti oğlum"